Şerife Güler


Uykuda Öptüklerimiz

Gençlerimiz, göz bebeklerimiz en güvendiğimiz yerlerde tehlike ve tehdit altında. Bilgilenmeleri, bilinçlenmeleri ve gelecekte bir meslekleri olması için gönderdiğimiz eğitim kurumlarında neler oluyor?


Gençlerimiz, göz bebeklerimiz en güvendiğimiz yerlerde tehlike ve tehdit altında. Bilgilenmeleri, bilinçlenmeleri ve gelecekte bir meslekleri olması için gönderdiğimiz eğitim kurumlarında neler oluyor? Yakın zamanda bir anne çocuğunun başına gelenleri gözyaşıyla anlatıyor. Deprem dolayısıyla çocuğu yatılı okula vermişler. Konteyner ortamında ders çalışamaz, alanın darlığı zorlar diye.  Acı tecrübe sonucu gözümün önünde olsun diye yatılı okuldan aldılar.

Sakin olun söz konusu çocuklarımız. Paniklemeyin, siz paniklerseniz onlar korkudan doğruyu söyleyemez. Bir kereden bir şey olmaz demek istemiyorum. O ilk, bir kere kişinin direncinin merak duygusuna yenildiği ilk adımdır. Geri dönülmez mi kolaylıkla dönülebilir. Pişmanlığın verdiği o duyguyla, hayal kırıklığına uğrattığı, üzdüğü ebeveynlerine bir daha aynı korkuyu yaşatmamak için vazgeçer. 

Dışlamak, suçlamak yerine yaşının, merakının normal olduğunu ancak yanlış yaptığını  anlatmaya çalışın, fazla üzerine gitmeden. Bizim ağzımıza geleni saydığımız, cezalandırdığımız, bir şey yaptığında kapıyı gösterdiğimiz, babayla tehdit ettiğimiz çocuklarımıza, dışarıda ‘boş ver ya kafana takma’ diye başlayıp dertleştiklerini sandıkları, aile içi özele girecek kadar olayları anlatmasını sağlayan, hoşgörülü görünen amaçları farklı birileri var. Bizim her seferinde dozunu artırdığımız tehditlerimiz karşısında dışarıda onları önemseyen, dinleyen asıl amaçları için bağrına basan birileri var. Sarın, sarmalayın çocuklarınızı, suçlamayın ancak alışkanlığa dönüşürse sonucunun ne olacağını sezdirin. Lise dönemi çocuklarımızın ergenlik dönemi ve topluma kendilerini kabul ettirme süreçleri. Yeniliklere çok açıklar, çevredeki geleneksel, örf adet onlara tutuculuk olarak algılatılıyor. Toplumsal bağın ne kadar güzel bir özellik olduğunu yaşatarak öğretin. 

Her dönem kendi içinde bir zorluk barındırıyor. Akran zorbalığı başlı başına her dönem karşımıza çıkan bir sorun. Teknolojinin gelişmesi, kolay erişilebilir olması mikro düzeyde ürünlerle hayatımıza girmesi bizi tehdit edebiliyor. İnternetsiz hayat mümkün değil, yüz yıl öncesi evlerde televizyon yokken, şu an ailede birey sayısı kadar telefon var. Telefonlarımız bilgisayar işlevinde. Tüm sosyal medya ağlarına tek bir cihazla saniyeler içinde erişebiliyoruz. İlk telefonlar sadece mesaj ve arama işlevini gerçekleştiriyordu. Şu an kullandığımız cihazlar bir fotoğraf makinesi, bir kamera, bir bilgisayar, bir hesap makinesi, tansiyon aleti, televizyon, radyo, atari ve yüklediğiniz uygulamalara göre işlevi daha da artıyor. Elimizin altında iyi kullanabilirsek bir hazine var. Pdf kitaplar okuyabilirsiniz, gazeteleri satın almadan takip edebilirsiniz. Devlet kurumlarındaki işlerinizi sıra beklemeden uygulamalar üzerinden saniyeler içerisinde gerçekleştirebilirsiniz. Market alışverişini indirimli olarak yapmak alternatiflerin içinde. Sayısız daha nice olumlu özellikleri var hayatımızı kolaylaştırıcı. Olmazsa olmaz değil açıkçası. Ama öğrenciyseniz, veliyseniz iletişim, ödevler, dosya alıp-gönderme vatshap vb. gruplar üzerinden gerçekleşiyor. Olmazsa olmazınız oluyor. Malum her avantajlı şeyin dezavantajlı tarafları da oluyor. Ateş yakıyor ancak evlerimizi ısıtmada, yemeklerimizi pişirmede kullanıyoruz. Kullanacağız ama kendimizi koruyacağız. Gençlerimizi sosyal medya tuzaklarına karşı bilinçlendireceğiz. 

Ebeveyn olarak duyarlı olacağız. Çocuklarımıza güven aşılayacağız, ‘sen giderken ben geliyordum’ beylik sözleriyle değil, onlara tecrübelerden bahsedeceğiz. Gençlerin en çok dinlenilmeye, önemsenmeye, değer görmeye ihtiyacı var. Ailede bulamadığında başka yerlerde, kişilerde arayacaktır. Evlatlarınızla bağınızı hiçbir zaman koparmayın. Bağınız ne kadar sağlam olursa sizlere dönüşü de o kadar kolay olacaktır. Hani öpmeye doyamadığınız, büyüdükçe yanağını silen, çocuk aslında. Gözlerindeki öfkenin arkasında beni duy, beni gör çağrısını duyun. ‘Sürekli damlayan su taşı deler, taşı delen suyun gücü değil sürekliliğidir.’ Sizlerde anne-baba olarak sürekli yanlarında olacak, ve onlara doğruyu tavsiye edeceksiniz. Her koşulda yanınızda olacağınızı bilsin. Sizi mahcup etmekten, emeklerinizi boşa çıkarmaktan kaçınsınlar. Senin için neler yaptım, her şeyin suçlusu sensin gibi yaftalarda bulunmayın. Çocuklarımızı hayata getiren bizleriz. Sorumluluk, yetişkin olarak bizlerde. Çocuklardan ebeveynlik yapmasını da beklemeyin. Kalplerine dokunun, onlar bizim evlatlarımız. Kıyamadıklarımız, şımarmasın diye uykuda öptüklerimiz