Sezai Yılmaz


Sivil Düşünceden Sivil Topluma

Her ihtiyacın devlet tarafından karşılanması gerektiği düşüncesinin egemen olduğu kültürde, sivil toplum çok ta anlamlı gelmeyebilir. Yaşadığımız dönemler ise Sivil toplumun çok konuşulduğu ve zaruret olarak görüldüğü bir durumu yaşıyor.


İnsanlık tarihine bakınca yan yana gelmiş, hiçbir çıkarı bulunmayan ve toplumun yararına gayret eden topluluklara denk gelinmiştir.

Her ihtiyacın devlet tarafından karşılanması gerektiği düşüncesinin egemen olduğu kültürde, sivil toplum çok ta anlamlı gelmeyebilir.

Yaşadığımız dönemler ise Sivil toplumun çok konuşulduğu ve zaruret olarak görüldüğü bir durumu yaşıyor.

Topluma ve yaşadığımız dünyaya etkide bulunmak arzu ve duygusu insanlık tarihiyle birlikte başlar. Dolayısıyla, insanın tanıma ve bilme süreci onu, yaşadığı topluma ve dünyaya kayıtsız kalmamasını beraberinde getiriyor.

Yeryüzünde her şey değişime uğrarken, insanın bu değişime bigane durması beklenmemelidir. Her değişim beraberinde yeni sorun ve ihtiyaçları ortaya çıkarıyor.

Her ihtiyaç ve talebin devlet tarafından karşılanması zorluğu belirgin olarak bunların karşılanması için farklı bir tavır alma gerekliliği ile yüzleşmeyi zorunlu kılıyor.

Sivil toplum burada ortaya çıkıyor. İnsanlar birlikte bir yürüyüşe çıkıyor. 

Ortak en az bir hedef alanında buluşmak. Kurumlar’ın eksik bıraktığı veya yapamadığı düşünülen bir konuya eğilmek. Birlikteliğin adını koymak. Birlikte bir ideali gerçekleştirmek . Daha öncesine göre daha iyisini ispatlamak. Vs.vs.vs.

Her ne sebep olursa olsun insanlar yan yana geliyor ve değişimin önemli bir unsuru olmaya çalışıyor.

Sivilleşme, bir nevi kendi olma arzusudur. Sivilleşme, insanlara hayat iksiri oluyor. Sivilleşme süreci insanı farklı kılma sürecidir.

İnsanın doğası sivil olmaya daha yatkın bir durumdur. İnsana çekici gelen bir durum karşısında yalnızlık çözüm olamıyor.

Arayışlar, insanı birileriyle olmaya sürüklüyor. Aynı dili konuşan ve aynı duyguyu taşıyan birileri birlikteliğin adını koymuş oluyor.

Çok hikaye vardır. Yaşadığımız dünya sivil ve ciddi birlikteliklerin yani sivil toplumun örnekliğiyle dolu.

Her başlangıç, umudun, başarının ve hayallerin nefesiyle yola çıkıyor. Alınteri, fedakarlık, çaba, sabır, sebat vb. çok iş gerektiriyor.

Kuruluşun amaçlarına ve işlevine göre farklı dış etkenlere maruz kalabiliyor. Kuruluşun işlevini yitirmesi riski dağılmayı zorluyor.

Belirlenen amaçlar, anlamını yitirebiliyor. Üyelerinin, amaçları terki, yorgunluğu ve beklentilerini bulamamaları kuruluşu zorluyor.

Yapısal dönüşüm ve fikri değişimler, konjonktüre yenik düşebiliyor. Üretkenlik, dinamizm, ortak değerleri yarına taşıma ve kendini gerçekleştirme fırsatları için önemli bir alan.

Sivil toplum, açık, şeffaf, ortak kararlar süreci, istişare ve yararlılık için test ortamlarıdır. İnsanların arınma mekanlarıdır. İnsanların gelişim merkezleridir. Arayış sahipleri için bir açık kapıdır.

Sivil toplum, yukarıda bahsettiğim süreçleri yaşama alanı olarak sivil toplum örgütlerini oluşturuyor. Bu ortamları ve topluma hangi katkıları sağlayabildikleri ise yaptıkları ile test edilmektedir. Bu durumda Sivil toplumun varlık nedenlerini ve toplumda karşılık bulma düzeylerini etkilemektedir.