Ramazan Sayfası


Ramazan Sayfası 18

Bu sayfa Adıyaman İl Müftülüğü tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından yararlanarak hazırlanmıştır.


AYET-İ KERİME

Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayınAna babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 4/36)

 

HADİS-İ ŞERİF

Abdullah b. Amr (r.a) dan yapılan rivayete göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

Allah katında, dostların hayırlısı, arkadaşlarına hayırlı olan; komşuların hayırlısı da komşularına hayrı dokunanlardır. (Tirmizi, Birr, 28/No: 2070)

 

Zayıflayan Değerimiz “Komşuluk”

Yüce Allah insanoğlunu sayısız nimetlerle kuşatmıştır. Kur’an-ı Kerimde “Siz Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız onları kesinlikle sayamazsınız.”  (Nahl,16/18.) Gerçekten de bu dünyada canlıların yaşamasını sağlayan nice dengeler vardır ki gündelik hayatın akışında insanlar bu denge ve nimetlerin farkında bile değildir. Hatta ilgili bilim dallarının kâinatın sırlarına dair henüz keşfetmediği nice detaylar vardır. Yüce Allah, bu imkân ve nimetlerini cömertçe bahşettiği insanoğluna bazı mükellefiyetler yüklemiştir. Buna göre insan yaratıcısına, diğer insanlara ve çevresindeki canlı cansız tüm varlıklara karşı birtakım sorumlulukları vardır. Komşularla olan ilişkilerimiz de bunlardan biridir. Zira Cenâb-ı Hak Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayınAna babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 4/36) buyurarak; karşılıklı ilişki içerisinde olduğumuz insanlara iyilikle muamele etmemizi ve onlarla doğru ilişkiler kurmamızı emretmektedir. Gerek uzak komşu gerekse yakın komşular ayeti kerimede zikredilerek komşularla ilişkilerin iyilik merkezli olması gerektiği belirtilmiştir. Ne yazık ki son yıllarda gelişen hızlı şehirleşme, göç, yoğun iş temposu, vb. nedenlerle sosyal ilişkilerimiz önemli ölçüde değişmiş, bu bağlamda komşuluk ilişkileri oldukça zayıflamıştır. Birkaç apartman ötedeki komşular bir tarafa, aynı binadaki hatta aynı kattaki kapı komşumuzla olan ilişkilerimiz bile yok denilebilecek hale gelmiştir. Günümüzde insanlar yoğun kalabalıklar içerisinde gittikçe yalnızlaşmaktadır. Halbuki insan sosyal bir varlıktır. Çevresiyle iletişim halinde olmaya ihtiyacı vardır. İnsanın komşularıyla olan ilişkilerini doğru temeller ve iyilik üzerine tesis etmesi kişinin hem kendisine hem de topluma karşı sorumluluklarındandır. Peygamber Efendimiz (sav) “Allah katında, dostların hayırlısı, arkadaşlarına hayırlı olan; komşuların hayırlısı da komşularına hayrı dokunanlardır.” (Tirmizi, Birr, 28/No:2070) buyurarak komşular arasındaki iletişim ve yardımlaşmanın Allah (c.c) katındaki yerini açıkça göstermiştir.  Peygamber efendimizin "Hz. Cebrâil (a.s) bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu vâris kılacağını zannettim." (Buhârî, Edeb, 28)  hadisinden de anlaşılıyor ki komşuluk kavramı inanan insanlar için yalnızca bir tercih değil, aynı zamanda önemli dini bir görevdir. Dolayısıyla bu konudaki çaba ve gayretler dünyevi bir erdem olduğu gibi aynı zamanda uhrevi karşılığı olan sâlih ameller kapsamındadır. Peygamber Efendimizin (sav)  "Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin" (Buhârî, Edeb, 31) şeklindeki mübarek sözleri de komşuluk ilişkilerinin iman-islâm dolayısıyla da din ile doğrudan ilişkisini ortaya koymaktadır.

Komşuluk ilişkilerinin canlı tutulması önemli bir görevimiz olmakla birlikte komşulara karşı diğer sorumluluklarımız hastalandığında ziyaretine gitmek, cenazesine iştirak etmek, dara düştüğünde borç vererek ekonomik destek olmak, komşulardan biri bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek, başına bir musibet geldiğinde de teselli etmek şeklinde özetlenebilir. Kişinin komşularına karşı göstereceği bu ve benzeri davranışlar az ya da çok bir özveriyi de gerektirmektedir. Komşulara karşı iyiliğin merkezinde bazen vaktimizden bazen de maddi imkanlarımızdan fedakârlık gerekebilir.  Peygamber Efendimizin (sav) Ebû Zer (r.a.)’a yaptığı "Ya Ebâ Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma," (Müslim, Birr 42) tavsiyesinden kişinin gerektiğine komşunun ihtiyacı için standart konforundan vazgeçmesi gerektiği anlaşılmaktadır.   

Kuran ve sünnetin komşuluğa dair emir ve tavsiyeleri sadece maddi yardımlaşmadan ibaret değildir. Komşulara sıkıntı, zahmet vermemekte önemli sorumluluklarımızdandır. Bu sebeple ortak alanların kullanımında kurallara uymak, gürültü vb. rahatsız edici davranışlardan uzak durmak hem insani hem de imâni görevlerimiz arasında yer almaktadır. Bu konuda Rasulüllah’ın (sav) "Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi iman etmiş olmaz" (Buhârî, Edeb, 29) ve "Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin." (Müslim, iman, 73, 75) hadisleri her zaman akılda tutulmalıdır. 

   

FETVA

Cenaze Sahiplerinin Merasime Katılanlara Yemek vb. İkramlarda Bulunması Uygun Mudur?

Bir yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin, taziye için gelen misafirlere yemek hazırlayıp sunması ilave bir telaş ve sıkıntıya sebep olacağından mekruh görülmüştür (İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, III, 148). Bunun yerine komşular veya yakınlarının, cenaze sahiplerine ve gelen misafirlere ikramda bulunmaları sünnettir (Tirmizi,Cenaiz, 21). Bunun yanında cenaze sahiplerinin mezarlıkta veya evde helva, ekmek gibi şeyler dağıtmalarının dinî bir dayanağı yoktur. Dinî bir gereklilik olarak görmeden yapılmasında bir sakınca olmayacağı söylenebilirse de bu tür uygulamaların kısa süre sonra cenazeyle ilgili bir dinî hüküm olarak algılanması tehlikesi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ikramlar dinî bir zorunluluk olarak yapılırsa, bid’at ve hurafe sayılır.