Şerife Güler


Orada Bir Köy Var Uzakta…

Emekten bahsettiğimde ilk olarak o köy geliyor aklıma. Doğduğum, büyüdüğüm, emeği hücrelerimde hissettiğim. O köyde ekmek elden su gölden değil.


Ahmet Kutsi Tecer’in şiiri, olduğunu çoğumuz bilmese de ‘Orda bir köy var, uzakta’ şarkısını bilmeyenimiz yoktur. Emekten bahsettiğimde ilk olarak o köy geliyor aklıma. Doğduğum, büyüdüğüm, emeği hücrelerimde hissettiğim. O köyde ekmek elden su gölden değil. O köy, buram buram emek kokuyor. Annelerin hep beli bükük, elleri nasırlı. Çalışmak ibadet sayılıyor. Güneşin altında terler gözlerine giriyor. Muhtaç olmamak, el açmamak, veren el olmak için geceyi gündüze kattıkları oluyor. Ne kışları var ne yazları, sanki çalışmak tohumu serpilmiş üzerlerine. Aileleri, gurbetteki evlatları, devleti ve milleti için üretiyor. 

Orda bir köyde var, uzakta… Annesinin nefesi, babasının gölgesi yetenlere. Anılarımızın bizi güçlü kıldığı. Çocukken dallarından inmediğimiz ağaçlarımız, koşturup tekerlek yuvarladığımız sokaklarımız…’Atabarı’ türküsünde olduğu gibi bahçemiz, bağımız var türlü türlü meyvelerimiz. 

Hikâyelerimiz var komşulardan dinleyip ilmek ilmek zihnimize kazınan. Her yaşlının tarihi aktarmak gibi bir misyonu var. Dilden dile, kulaktan kulağa sözlü kültürümüz aktarılıyor. Her insanının bir bilgi yumağı olduğu, yazsan kitap olur dedikleri hayatları.,,

Bir zamanlar yaşadıkları yer işgal edilince ‘ya bizi kuşa çevir ya da taşa ‘ diye dua edip, taşa çevrildiği rivayet edilen kırk kızın, kırk taşa dönüştüğü kırk kızlar hikayesinin dilden dile aktarıldığı ve çocuğu olmayan, anne olmak isteyenlerin ziyaret ettiği, yer de bizim köyümüzde…

Bilinen tarihi Romalılarla başlamış, Roma imparatorluğu doğu ve batı Roma olarak isimlendirilmesinden sonra Doğu Roma imparatorluğunun sınırları içerisinde kalmış. 1333-1484 yılı kayıtlarında Sonusa ya da Sonisa olarak geçmiş. Yöresel, sözlü kültürümüzde Suna şehri olarak da biliyoruz. Günümüzde ismi Uluköy.  

Düştüğümüzde kalkmayı biliriz biz, kaybetmelere rağmen yeniden başlamaları. Vazgeçmeyişleri… Emeğini karşılamadığı halde elinden çıkarmak zorunda kaldığın, bazen satıcıların ürettiğini alıp ücretini ödemediği yıllar olsa da, mahsül elinde kalıp çöpe dahi döksen ertesi yıl ekim zamanı geldiğinde aynı süreç yaşanır. Kayıplarına, emeklerinin değerini bulmamasına rağmen toprağa ekerler tohumu. Toprağa ürün değil umut ekilir. Yatılı okuyan çocuğun masraflarının umudu, üniversitede okuyan evlatlarının gelecek hayali tüm yorgunluğu alıp götürür. Yılmak yok, topraktan da evlattan da vazgeçmek yok…

Devletin her kademesinde çalışan insanlar yetiştirildi bu topraklarda. Rektörlerinden hakimlerine, hekimlerinden, emniyet müdürlerine, eğitimcisinden sağlıkçısına. İşçisinden, çiftçisine her meslek dalında insan, toplumda yerini aldı. Toprağın üretkenliği gibi üretken oldu insanları. Şehidinin, gazisinin eksik olmadığı topraklar… İşte o köy, benim köyüm.