
Öğrencilerle Biraz Edebiyat
Öğrencilerle Biraz Edebiyat
GAZEL
Onüçüncü asırda Hoca Dehhaî ile başlayıp ondokuzcundu asırda Şeyh Galip’le biten Divan Edebiyatımızın en sevilen, en yaygın nazım türü gazeldir. Beyitlerle yazılır ve beş ile onbeş beyit arasıyla sınırlıdır. Beşeri aşkı, sevinçleri, aşk acılarını konu edinir. Öğretici ve felsefi olanları da vardır. Aruz vezni kullanılır. En güzel beytine ‟Beyt-ül gazel„ denir. Baştan sona aynı konuyu işyerlerine “Yek-ahenk„denir. Eğer bütün beyitler sesce aynı güzellikte ise böylelerine de “Yek-âvâz„ denir. Şair, son beyitte adını veya takma adını(mahlas) kullanır. Bu beyte “Taç beyit„denir. Herhangi bir nedenle bitirilmemiş olanlarına(beş beyitten az olanlarına) “Natamam gazel„ denir. Bazı gazeller, tam ortadan ikiye bölündüğünde de bit iç kafiye taşır. Bunlara “Musammat gazel„ denir. Bütün Divan şairlerinin en çok yazdığı, denediği nazım türüdür. Çoğu, zamanla bir makam eşliğinde bestelenmiş ve müzik olarak icra edilmiştir.
Geçmişten günümüze yöremiz, hem gazel yazan şairler hem de icra eden gazelhanlar bakımından oldukça zengin ve bereketlidir. Bu vesileyle onları rahmet ve minnetle anıyoruz.
Günümüzde artık dönemi çoktan kapanmış olan bu kültürel değerimizi okullarımızda Edebiyat derslerinde öğrenip hatırlıyoruz. Yerel ve ulusal yorumcuların sesinden dinleyip duygulanıyoruz. Bu vesileyle çok iyi bir yorumcu olan komşumuz merhum Kazancı Bedih’i de rahmetle anıyoruz. Merhumun Fuzulî’ye ait olan şu gazelini sesinden dinledikçe dinleyesiniz gelir:
‟Öyle sermestim ki idrak etmezem dünya nedir
Ben kimim sâki olan kimdir mey-ü-sahba nedir
***
Gerçi canandan dil-i şeydâ için kâm isterem
Sorsa canan bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir„
Korona günlerinde bir gazel de ben yazayım dedim. Divan şairlerimizin hoşgörüsüne sığınarak… Ortaya aşağıdaki deneme çıktı. Ustaların şah eserleriyle kıyası elbette kabil değil:
GAZEL
Sorma perişan halimi nedir çektiğim hicran
Ne hâl kaldı ne mecal ne de dizlerde derman
***
Aşkına bende olmakla şöyle suç mu işledim
Yemez mi çektiğim ceza çıkmaz mı artık ferman
***
Gözyaşlarım perde çekti görmez oldum kimseyi
İflah etmez bu dert beni ne şek kaldı ne güman
***
Arş ü âlâ inlemekte feryad ü figânımdan
Cümlesi hemderdim oldu yas tutmakta asuman
***
Maşukuna cevr etmekten el çek yetsin ızdırap
Kalmadı artık mecalim meded şahım el aman
***
Bilirim pek zevk alırsın itiyadındır senin
Lütfeyle yeter handeyi olsun tâkât ü derman
***
Ateş-i hicranın sarar her dem dört bir yanımı
Yanar kavrulur bedenim bir kor olur an be an
***
Lutfedip ünsiyet eyle sevgili Orhan’ına
Özge kimsem yok bilirsin hem canımsın hem cânân
Bilinmeyen bazı sözcükler:
Hicran: Ayrılık, ayrılık acısı
Mecal: Güc, kuvvet
Bende:Esir, tutkun, bağlı
Şek: Şüphe, kuşku
Güman: Sanma, sanı
Arş ü âlâ: Gökyüzü, sema
Figan:İnleme, inilti
Hemdert: Dert ortağı
Asuman: Gök, gökler
Maşuk: Sevilen
Cevr: İncitme, eziyet
İtiyad: Alışkanlık
Hande: Gülme, gülüş
Kor: Ateş parçası, köz
Ünsiyet: Sevgili
Özge: Başka, diğer
Derslerinizde başarılar sevgili öğrenciler.