
İlginç zamanlar!
İlginç zamanlar!
Kadim Çin atasözlerinden biri şöyledir:
“İlginç zamanlarda yaşayasın”
Çinlilerin bu sözü söylerken neyi kast ettiğini tam bilmiyorum fakat Çin’in kadim tarihini düşündüğümüzde Çinlilerin yerleşik hayata geçen en erken şehirler kurmuş ve medeniyet oluşturmuş bir ulus olduğunun farkına varırız. Çin Seddi devletlerini dış saldırılara kapamış güven içinde yaşamalarını sağlamıştır. Ayrıca Çin’de bir çok bilge yetişmiştir.
Onlardan biri Konfüçyüstür. Konfüçyüs devlet düzenini öyle sistemli bir hale getirmiştir ki her şey belli bir sistemle rutine bağlanmıştır. Halk bu durumdan oldukça memnun ve mutludur.
Bu atasözü kaotik eski dönemlerin acılarından uzak olmanın memnuniyeti içerisinde söylenen bir atasözüdür diye düşünüyorum.
İlginç zamanlardayız, kudemanın bize bıraktığı kültür, medeniyet algısı handiyse yerle yeksan olmuş durumda, kadınlarımız , erkeklerimiz kültürümüzün unsurlarını ıskalayıp hayatı başka uçlarda yaşama hevesinde..
Erkekler üzerinde romantizm adı altında bir baskı oluşturulmak istendi modern zamanlarda. Eskiden adamlığın ölçüsü yiğitlikte, mertlikte, dinine kültürüne bağlılığı ile ölçülürken modern zamanlarda romantizm ile ölçülür oldu, ne kadar romantiksen o kadar erkeksin!!!
“Erkekler filmlerdeki yakışıklı, zengin, romantik, süper kahramanlarla yarışmak zorunda. Sanki erkeklerin dünyaya geliş amacı kadınları mutlu etmek içinmiş gibi bir algı oluşturuldu. Fakat her gün değişen ve artan beklentiler yüzünden kadınlar bir türlü mutlu olamıyorlar. “Diyordu Sema Maraşlı haklı olarak
Sevgililer günü, doğum günü, tanışma yıldönümü gibi abidik gubidik, absürd bir sürü gün dayatılıyor adeta…
Feminizmin başarısı mı desek, modernliğin doğal getirisi mi desek bilmiyorum son yıllarda başta batı ülkeleri olmak üzere erkekler üzerinde kuvvetli bir baskı ve sindirme politikası uygulanıyor. Hem kanunlarla hem medya baskısı ile hem de toplum vicdanında.
Bu algı yönetimi yüzünden herkes mutsuz, umutsuz ya da endişe denizinde kulaç atıyor. Yarına dair bir korku bir ümitsizlik afakı sarmış durumda. Mesele oldukça derin aslında, burada meselenin bir boyutuna değiniyoruz sadece.
Gündemde Sevgililer günü var..
Sevgililer günü kapitalizmin sevgiyi katlettiği günlerden bir gündür.
Kandillere geceleri sabaha kadar namazla dua ile, ağlayarak dua eden bazı ağabeyler ve ablalar harıl harıl bu günü kutlamanın derdinde.
(Kandiller cepte kalsın bunu da arada kutlasak günah mı hoca efendi? Hoca efendi sevmeyek mi, aşık da mı olmayağ ?)
Tamam yobazca bulun bu yazıyı da ,
Yazar efendi bize laf sokmuş deyin ne derseniz deyin, ama kapitalizme esir olmayın hacılar.
O gün hanginizin elinde bir çiçek görürsem isminizi ifşa ederim bu sayfadan bilesiniz…
Neyse ölümün olduğu şu zalım dünyada her şey boş, biraz çay okuyup kitap içeceğim.
Ama gözüm üstünüzde elinizde görmeyeyim o paketi ona göre…
İlginç zamanlardan kaçın…
Ne demiş büyük filozof Kant:
“ Geleydin bir çay içimi, sen çay dökerdin ben içimi”
Çaya gelesiniz hacılar öperim gözlerinizden.