Şerife Güler


Dünya İnsan Hakları Günü

Dünya İnsan Hakları Günü’nün ilan edildiği tarihe baktığımızda yıllarca üç maymunu oynamışlar. Batı isterse olur istemezse olmaz.


Dünya insan hakları gününde yok sayılan Filistinliler ve sivil insanları katleden bir İsrail; nasıl iyi dilekler dilenir, güzel temennilerde bulunulabilir. 

İnsan hakları evrensel beyannamesinin birinci maddesinde: tüm insanlara hiçbir ayrım gözetmeksizin insan onuruna yaraşır muamele edilmesi fikrini ifade etmişler. Kim inanır ki bu maddenin geçerliliğine, uygulanabilir olduğuna. 7 Ekim sabahından bu güne ve daha ne kadar süreceği belli olmayan sivil katliamı yaşanıyor. 

Tüm dünya olarak insan hakları gününde sınıfta kaldık. Mitlerde, hikayelerde, filmlerde, kitaplarda hep bir savaş var. İyi ile kötünün savaşı. 1948’den beri İsrail devleti Filistin de yaşayan insanlara kan kusturuyor. Kuruluşunun aşama aşama uzun bir sürece yayıldığı yıllar 1882’ye dayanıyor. Her şey planlı bir şekilde yapılmış. Birinci Dünya savaşı öncesi Yahudiler bilinçli olarak Filistin’e göç ediyor. Birinci Dünya Savaşı sonrası Filistin’de yaşayan Yahudi nüfusu yüzde 10 iken, beş kez göç dalgası gerçekleşmiş ve bu göç dalgalarına ‘Aliyah’ yukarı çıkmak, yükselmek anlamına gelen kelime verilmiş. 1882’ den 1939 yılına kadar düzenli göç dalgaları düzenlenmiş.  İkinci dünya savaşının ardından da bu göç dalgaları 1951 yılına kadar devam etmiş. 

9 Nisan 1948’ te Kudüs’ün batışında Deyr Yasin köyüne baskın düzenlenmiş. Bu baskında 254 sivil yaşamını yitirmiş. Sivillerin arasında çocuklar, hamile kadınlar varmış. Hamile kadınlar, işkence diye isimlendirmek istiyorum; öldürülmediler, eziyet edilerek, son anlarında insanlığa yakışmayacak şekilde maruz kaldıkları işkencelerle şehit oldular. İsrail’in kurulduğu, 14 mayısın ertesi gününü Filistinliler ‘Nekbe günü’ olarak isimlendirmişler. Kadınlara yapılan eziyet, katliam korkusu ile Filistinlilerin yüzde 65’i göç etmek zorunda kalmış. Yaşanılanlardan sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından 1948 Haziranında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini hazırlamış, 10 Aralıkta kabul edilmiştir. 

İsrailin devletini kurduktan sonra işgaller daha hızlı bir şekilde devam etmiş. 1967 yılının 5 Haziranında başlayan savaşı Filistinliler, ‘Naksa’ yani ‘gerileme günü’ olarak kabul etmişler. Kaba bir tabir ancak ‘dağdan gelip bağdakini kovmak’ misali zorunlu göçler başlıyor. Göç edilen yerler Yahudi yerleşim yerleri olarak inşa edilmiş ve planlı, projeli bir biçimde günümüze kadar bu politikayı sürdürüyorlar. 

Dünya İnsan Hakları Günü’nün ilan edildiği tarihe baktığımızda yıllarca üç maymunu oynamışlar. Batı isterse olur istemezse olmaz. Yıllarca Avrupa Birliği kapısından girmek için bekliyoruz. İlk başvuru dönemin başbakanı Adnan Menderes tarafından 31 Temmuz 1959’da yapılmış. 12 Eylül 1963 yılında imzalanıp 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren üyelik sürecimiz altmış yıldır gerçekleşmemiş, birlikten ülkeler ayrılmaya başladı. 

Rusya- Ukrayna savaşında mali ve askeri teçhizat desteği vermeye devam ediyorlar. Milyar dolarlarla Ukrayna’yı alenen desteklemekteler. Ortadoğu’da yaşanan savaşlara baktığımızda savaşın içinde bir Batı desteği, müdahalesi söz konusu. Bazen duyuyorum, Suriye de ne işimiz var dediklerini. Suriye ile ortak sınırımız var. En basit orman yangınında yangının sıçrama ihtimaline karşı önlem alınıp yakın yerleşim yerleri boşaltılır. Hani kimse demiyor ki sınırı olmayan batılı ülkelerin ne işi var, savaşa neden destek veriyor. Büyük Orta Doğu projesi kapsamında mı yaşanıyor bütün bu yaşananlar. Bu savaş yeni başlamadı yıllardır planlı bir şekilde uygulanıyor. Ancak her zamanki gibi yangın başladıktan sonra haberimiz oluyor, ağız ucuyla duyarlıymış gibi yapıyoruz. Ateşin odunlarını, toplarlarken bir odun da biz ekliyoruz oysa. İsrail ürünlerini kullanmışız yıllarca. Yeri gelmiş pişik yapmıyor diye pahalı da olsa almışız bezlerini, yeri gelmiş çamaşırlarımız bembeyaz oluyor, tertemiz yıkıyor diye tercih etmişiz. Ramazan sofralarının baş müdavimi olmazsa olmazı coca cola, fanta, sprite, cappy onların ürünü; ya içtiğimiz su markalarına ne demeli: erikli, damla, hayat… Nerden tutsak elimizde kalıyor. Yemişiz, içmişiz, giymişiz her alanda hayatımızda yer almış. Şeker hastalarına, doktor diyet uyguladığında hasta yiyecek bir şey bulamaz; ilk zamanlar ne yiyeceğini şaşırır. Protein ağırlıklı beslenmeyi öneren doktorumuz Canan Karatay, mizah konusu oluyor bu nedenle. Karbonhidrat içeren gıdaları yasakladıkça ne yiyelim diyor beslenmesi baştan yanlış olan insanımız. Bizlerde şu an ne kullanacağımızı bilemiyoruz. Geçen markette İsrail ürünü falım dışında sakız bulamadım.

 Kudüs neden değerli bu kadar. Tarihine baktığımızda dinler şehri. Hem Yahudilerin hem Hristiyanların hem de Müslümanların, paganların, Helenistik döneminin yaşandığı, Zeus’un yaşadığı topraklar. Müslümanların Kabeden önceki ilk kıblesidir. Peygamberimiz sadece üç mescit için yolculuk yapınız dediği yerlerden biridir. Miraçta Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya gelmiş. Kudüs peygamberlerin, tevhidin tarihi olarak biliniyor. Kudüs’ü 1099’ da Fatimiler sekiz günlük savunma sonucu haçlılara teslim etmiş. 1187’de Selahattin Eyyübi Kudüs’ü geri almış, Hristiyanların kiliseye çevirdiği Mescid-i Aksayı camiye çevirip haçı indirip hilali takmıştır.

 1948’den bu yana İsrail’in işgalci politikaları Birleşik Milletlerin gündeminde görüşülmüş ve çok sayıda karar alınmış ancak hiçbir karar uygulanmamış. BM Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin desteği ile hiçbir yaptırım kararı alınmamış. Rusya’ya yaptırım uygulayıp küresel ekonomide soyutlayanlar, Rusya’daki faaliyetlerini durduran batılı şirketler nerede? Söz konusu İsrail olduğunda yapılanlar destekleniyor. Sivilleri bombalayıp, fosfor bombası kullanması, sivillerin savaş ortamında en temel ihtiyaçları olan hastaneleri vurması batılı devletler tarafından destek görüyor. Sadece İsrail insanlık suçu işlemiyor. İsrail’e göz yuman, tüm devletler insanları katlediyor. Yazının başında belirttiğim iyi ve kötünün savaşı. Çocukları yetiştirirken sadece kazan kazan mantığıyla yetiştirmeyin. Yarın bir lider, yönetici olduğunda aldığı karar tüm insanları etkileyebilir. Merhametli, vicdanlı insanlar olmalarına gayret gösterin. Bosna Hersek’in cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç’in 1995’te yaptığı tavsiye:’ İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım karşısında güçlü olmalıyız, güçlü olmalıyız. Çocuklarınıza, onların hem iyi hem asil olmaları gerektiğini ama güçlü olmaları gerektiğini söyleyin. Bu dünyada yalnızca güce saygı duyulur.’ Bosna tarihinde Sırp Cumhuriyet ordusunun 1991-1995 yılları arasında Srebrenitsa da gerçekleşen soykırımın, katliamının sonucunda tecrübelerini bu sözlerle dile getirmiş. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Karıncanın ateşe su taşımasından ne çıkar. Bu şekilde düşünmeyelim, ben ne yapabilirim demeyin. Arayan bulur, isteyen bir çare, derman üretir. Yakın zamanda bizlerde depremle sarsıldık ve dakika sürdü. Hayatlarımız alt üst oldu. En temel ihtiyaçlarımıza erişemedik. Geç kalındığından yakındık. Peki Filistin’deki kardeşlerimizin yerinde olsaydık ne yapacaktık. 3 aydır dünyanın gözleri önünde masum, sivil kadınlar, çocuklar öldürülüyor. Evlatlarınızla ilgilenin topluma iyi insanlar kazandırın. Bugün savaş kararı veren liderler bir zaman çocuktu…