Faysal Özgür


Deney

Deneylerin kontrolünü yapması için Gezeravcı’ya oksijensiz ve yerçekimi olmayan yer bulmak lazım. Bizim Adıyaman ve Kahta’daki kahvehaneleri bu deneyler için kendisi gönül rahatlığıyla kullanabilir.


Bilimsel araştırmalar yapılırken araştırmayı destekleyen bir kontrol grubunun olması araştırmanın sağlığı açısından önemlidir.

Örneğin; sağlak kişilerle yapılan bir araştırmada solak kişilerin kontrol grubu seçilmesi, ilaçlarla ilgili bir araştırmada da hasta ve sağlıklı insanların seçilmesi gibi.

Uzaya çıkan ilk insanımız Alper Gezeravcı malumunuz üzere dünyaya geri döndü.

Uzayda, oksijensiz ve yerçekimsiz bir ortamda yaptığı deneylerin ülkemiz adına çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

Şimdi bu deneylerin kontrolünü yapması için sayın Gezeravcı’ya dünya üzerinde de oksijensiz ve yerçekimi olmayan bir yer bulmak lazım.

Bu deneylerin dünyadaki sağlamasını yapacağı kontrol grubunu ve laboratuvarını ise ben onun adına buldum.

Bizim Adıyaman ve Kahta’daki kahvehaneleri bu deneyler için kendisi gönül rahatlığıyla kullanabilir.

Bu mekanların, oksijensiz bir ortam olduklarına garanti veririm ve eli iyi gelenlerinde havalara uçtuğunu bizzat gözlemledim.

Yalnız bu deneyi yaparken yine astronot kıyafetini giymesini de kendi sağlığı açısından tavsiye ederim.

Yaklaşık iki saniyede yıkanan ve gün içerisinde yüz sefer o musluğa ring yaparak gelen çay bardağını kullanarak, gözün gözü görmediği bir ortamda, bu insanların nasıl yaşadığına sayın Gezeravcı’nın da şaşıracağına eminim.

Eve gittiğinizde derinize işlemiş sigara kokusunu çitilenmeden çıkarmanız mümkün değil.

Hele o kıyafetlere sinen sigara kokusu ise daha mahalleye girerken, ev ahalisine ben geliyorum diyor.

Bu kıyafetleri çamaşır makinesine atıp, yıkama işleminden sonra bir kerede makineyi boş çalıştırırsanız makineye sinen koku gidiyor.

Kapalı ortamda sigara içilmez diye kanun veya yönetmelik olduğunu biliyorum ama uygulamada öyle görünmüyor.

Bizim ülkedeki sıkıntılı işlerden biride kanunun olması ama uygulama ve denetimin yokluğudur.

 

Bizim Zamanımızda

Başımızın tacı büyüklerimiz eline geçirdiği küçükler olduğunda geçmiş dönemlerde yaşadıklarını anlatmayı çok severler.

Rahmetli dedem de anlatırdı işte, yok biz şöyle zorluk yaşadık, kuyruklara girdik, ihtilal oldu, kıtlık vardı…

Tabi ki bu yaşananlardan ders alalım diye iyi niyetli bir şekilde bizleri uyardıklarını biliyorum.

Ama, bizim bu son on yılımız da başımıza gelenler, onların tüm yaşadıkları dönemi döver bence.

İleride torunlarımıza ne anlatacağız diye kaygılanmamıza gerek yok!

Anlayana geçmiş on yılda yaşananlar yeter, anlamayana da yapacak bir şey yok.

Adamın birini cehennemin kapısına getirmişler.

Yanındaki meleklere “ya anlamadım şimdi Allah var mı?” demiş.

Melek, sakin bir şekilde “sen daha akıllanmadın mı?” demiş.

Selam ve dua ile…