Sezai Yılmaz


Çocuklarımız, Stres ve Ebeveyn

Stresi hayatın bir parçası görüp, kabul etmek gerekiyor. Çünkü insan melek değil ki her akışa tam bir teslimiyetle uyumlu olabilsin. Stres insan için rahatlatıcı da olabiliyor.


Geçenlerde okuduğum bir kitapta dikkatimi çeken bir yaklaşımı ele almak istiyorum.

Yazar ‘’Kortizol’’ dan bahsediyordu.

Kortizol, yani stres hormonu salınımı.

Vücut öyle bir mekanizma ki karşılaştığı her bir durum karşısında tepkisiz kalmıyor. Bu durum insan bedeni ile başlayıp insanın ruh halini de etkisi altına alıyor.

İnsanın günlük yaşamında karşılaştığı veya ortaya koyduğu davranışlar, onun halden hale geçişine neden oluyor. 

Kızgınlık, sevinç, umut, karamsarlık, çaba veya atalet vb. çok sayıda hale gün içerisinde geçiyor. Her halin oluşturduğu durum insanı çevresinde farklı bir tepkiyle karşılaşmasına neden oluyor.

Sadece yaşadığımız döneme ait olan bir süreçten bahsetmiyorum. İnsan var oldukça bu hal devam etmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir.

Gelelim asıl meseleye stres hormonu salınımına.

Hayat zorluklarla karşılaşılan bir süreç. Dolayısıyla insan için strese düşme de doğal bir sonuç.

Stresi hayatın bir parçası görüp, kabul etmek gerekiyor. Çünkü insan melek değil ki her akışa tam bir teslimiyetle uyumlu olabilsin.

Stres insan için rahatlatıcı da olabiliyor.

 Az stres derler insanı zinde tutar ve işlerinde daha dikkatli olmasını sağlar.

Ebeveynler, çocukları için model olma yanında sürekli bir eğitimci ve öğretici rolünü de üslenmeye çalışır. 

Her aile kendine uygun bir karakter gelişimini önceler. Çocukların karakterindeki, iyi, güzel ve doğru kavramları yerli yerince yerleşmesini ister.

Çocuk bunun farkındadır ve aile ortamının verdiği destek ve güvenle bunu korumaya ve sürekli bir duruma dönüştürmeye çalışır. Ama hayat hep böyle doğru bir düzlemde devam etmez.

Çocuk yanlış bir eylem gerçekleştirdiğinde bundan utanç duyar. İşte bu durum çocukta denge durumunun bozulmasına ve stres hormonu salınımına neden olur. Aynı şey ebeveyn için de benzer bir hal oluşturur.

Çocuktaki bu beklenmeyen hali sakince karşılamak gerekir. Kıyamet kopmadı ve hayat devam ediyor. Ebeveynin de hayatın cilveleriyle zamanında karşılaştığını hatırına getirmesi gerekir.

 Çocuğun arzu edilen ahlaki ve karakter özelliklerine vurgu terk edilmemeli. 

Ebeveynlerin stres hormonu düzeyini düşürmesi gerekir. Çünkü bu düzey aşağı doğru inmezse ilişkilerin daha da ummadık noktalara taşınmasına neden olabilir.

 Ebeveyn ilişkisi bozuldukça da stres artar. Artan stres hem ebeveynde hem de çocukta güven bunalımına yol açabilir. 

Güvenin azaldığı bir aile ortamı çocuğu, kendi karakterini bulamamaya itebilir. Hayata karşı umutsuzluğa düşebilir.

Bu gün etrafımıza baktığımızda depresyon yaşayan çocukların çoğunda, stres halini aşabilecek aile desteğinden yoksun olduğu görülmektedir.

Aile desteğinden yoksunluk ve bir de şiddetle karşılaşma varsa vay o çocuğun haline.

Hani aile, çocuk için sevgiyle beslenen ilk eğitim merkeziydi. 

Bu durum azalınca veya ortadan kalkınca ne olur?

Çocuk, benim ailemde bir değerim yoksa, o zaman dünyada da hiçbir şeye layık değilim diyebilir.

Sevgili ebeveynler, çocuklarımızla ilişkilerimizde stresi azaltmaya ne dersiniz?