Hikmet Kızıl


Yara İzi

İz bırakmıyorsa kelimeler; o yazılanlar çöptür, atın gitsin... İçi boş, manasız kelimelerin kağıtla buluşması israf değil de nedir?


Bazen bir kitap okursunuz...

Kelimeler sizi sarar, içinizi titretir, defalarca okumak istersiniz aynı satırları...

Mumdan gemilerle alev denizlerinden geçersiniz...

Hiç bitmesin, hep sürsün isterseniz hani...

Sanki bir gül bahçesinde ilerliyorsunuz ve her adımda daha güzel kokan güller ile karşılaşıyor, o muhteşem gül kokuları ile adeta sarhoş oluyorsunuz...

Kelimeler bir ceylanın kalbinden geçer gibi...

Yüreğinizde binbir mevsim yeşertir o kelimeler.

Kâh iç ferahlatan bir fesleğen...

Kâh rahiyasıyla sizi mest eden bir reyhan...

Leylak kokuları arasında bir masal kahramanı gibi hissedersiniz...

Her kelime eşsiz bir rüya gibi sarar ruhunuzu...

İbn Arabî'ye göre ''kelime'' Arapçada  "yara izi" demekmiş.

Ağzımızdan çıkan kelimeler muhatabımızda iz bırakır, yara açar.

İz bırakmıyorsa kelimeler; o yazılanlar çöptür, atın gitsin...

İçi boş, manasız kelimelerin kağıtla buluşması israf değil de nedir?

Masa başında kurgulanmış, hayatın kalbine dokunmayan kelimeler ruhumuzun eşiğine bile varamaz ki zaten...

Kalpten çıkan söz kalbi bulur.

Dudaktan dökülen kulakta kalır...

Kelimeler bir faydaya matuf ise kelam, sadece konuşmak için söylenmişse laf olur...

Söz altundur anı kalbine dercet,

Teraziye koy ondan sonra sarfet.

Sahi siz, sizde derin yara izi bırakan kelimeler okudunuz mu hiç?