Ramazan Sayfası


Ramazan 14

Bu sayfa Adıyaman İl Müftülüğü tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından yararlanarak hazırlanmıştır.


 AYET-İ KERİME

“Herhangi birinize ölüm gelip de ‘Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de infakta bulunup iyilerden olsam!’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda infak edin.”( Münâfikûn, 63/10)

 

HADİS-İ ŞERİF

Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim de bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim dünyada bir Müslüman’ın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”( Müslim, Birr, 58)

İNFAK: HAYATIN BEREKETİ

Yüce dinimiz İslam, toplum hayatında huzur ve sükûnetin hâkim olmasını amaçlar. Bunun için iyilik ve fedakârlığı, yardımlaşma ve paylaşmayı emreder. Kötülüğü, bencilliği ve cimriliği ise yasaklar. İnsan, yaratılışı gereği bir diğerinin ilgi ve sevgisine, yardım ve desteğine ihtiyaç duyar.  İnsana düşen sahip olduğu imkânları bencilce kullanmak değil, elindekileri kardeşleriyle paylaşmaktır. İşte insana paylaşma bilinci kazandıran, böylelikle dünya ve ahiret mutluluğuna, nihayetinde Rabbinin rızasına kavuşturan tüm ibadetlerin ortak adı infaktır.

“İnfak” kavramı, yüce Kitabımızın birçok yerinde işlenen, başta zekât olmak üzere sadaka, karz-ı hasen ve birr gibi diğer kavramlarla benzer anlamlarda kullanılan önemli kavramlardan biridir. Zekât, Müslümanlara ait zorunlu mali farizayı ifade ederken sadaka ve infak gibi kavramlar daha geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. Kur’an’da infak, mümini değerli kılan meziyetlerden biri olarak türevleriyle birlikte 70’ten fazla yerde geçer. Sözlükte (malı) tüketmek, bitirmek, harcamak, (elden) çıkartmak gibi anlamlarda (İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, XIV, 242-243.) kullanılan infak kavramı, terim olarak Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması olarak tanımlanır. Bu kavramın içine, kişinin yakın ve uzak tüm akrabalarına, eşine dostuna ve tüm ihtiyaç sahiplerine faydası olan, mal, mülk gibi maddi katkılarda bulunması girdiği gibi, manevi değere karşılık gelen makam, ilim, nasihat, yol gösterme gibi çabalar da girebilmektedir. Bu bağlamda Râğıb el-İsfehanî, mal dışında manevi değeri olan şeylerle yapılan çabanın da infak kavramı içinde olduğunu söyler. ( Râğıb el-Isfahânî, Ebû’l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredât, Mısır,1381/1961, s. 502.) Yani İnfak, sadece maddi yardımlardan ibaret değildir. Allah Resûlü (sav), gönülden gelen, yüreklere dokunan, dertlere deva olan her güzel davranışı infak kapsamında değerlendirmiştir.  

Her alanda olduğu gibi infak konusunda da en güzel örneğimiz Resûl-i Ekrem (sav)’dir. O, ümmetini daima cömertliğe, kanaatkârlığa, paylaşmaya ve yardımlaşmaya davet etmiştir. Zekât, sadaka, fitre ve fidyelerin yanında gönüllü yardımlarla zengin ve fakirler arasında iyilik köprüleri kurmuştur. Bir defasında kestiği koyundan geriye ne kaldığını Hz. Âişe validemize sormuş, “Sadece bir kürek kemiği kaldı Ya Resûlallah!” cevabını alınca, “Ey Âişe, desene bir kürek kemiği hariç tamamı bizim oldu.”( Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 33) buyurmuştur. Peygamberimiz bu veciz ifadesiyle verdiğimiz kadar kazandığımıza ve Allah yolunda harcamanın bereketine işaret etmiştir. 

 Allah ve Resûlüne gönülden bağlanan müminler, tarih boyunca infak bilincini kuşanmış, yardımlaşmayı hayatlarının merkezine almıştır. Sahip oldukları ilmi ve iktisadi birikimlerini başkalarıyla paylaşmıştır. Cömertlik ve fedakarlıkta hep ön safta olan ecdadımız, infakı kalıcı hale getirmiş, yaşadıkları her coğrafyada vakıf ve merhamet medeniyeti inşa etmiştir. Yeryüzünde hayrın ve hasenatın, iyiliğin ve güzelliğin hâkim olması için çalışmak bizim köklerimizde vardır. Bu gün de aziz milletimiz aynı şuur ve gayeyle iyiliğin öncüsü, insanlığın umudu, huzurun ve güvenin teminatı olmaya devam etmektedir elhamdülillah!

İçinde bulunduğumuz  Ramazan-ı şerif, infak, yardımlaşma ve paylaşma ayıdır. Allah rızası için karşılıksız vermenin mutluluğunu derinden hissetme, fakirlere, kimsesizlere, yetimlere ve darda kalanlara gönüllerimizi açma vaktidir. Zekâtlarımızı, fitre ve sadakalarımızı ihtiyaç sahipleriyle buluşturma ânıdır.

O halde, bu mübarek ayda bol bol infak etmeye gayret edelim. Mümine yakışır bir nezaket ve zarafetle, infak adabına ve ihsan ahlakına uygun olarak, incitmeden ve asla gösterişe kapılmadan yardımlarımızı yapalım. Cenâb-ı Mevlâ’nın “Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir.” ( Sebe, 34/39) müjdesiyle hayır ve hasenatımızın sevap ve mükâfat olarak bize geri döneceğini aklımızdan çıkarmayalım. Unutmayalım ki infak etmenin hazzını ve huzurunu idrak edememiş, cimriliğe saplanmış, israf çıkmazında debelenen bir ferdin ne kendisine ne de içinde yaşadığı topluma faydalı olması, huzur ve güven telkin etmesi mümkün değildir.

FETVA

KİMLER FITIR SADAKASI VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR?

Ramazan Bayramına kavuşan, temel ihtiyaçlarının ve bir yıllık borçlarının dışında nisap miktarı (80.18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler.  Ancak, fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın, “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez. Kişi kendisinin ve ergenlik çağına ulaşmamış çocuklarının fitresini vermekle yükümlüdür. Buna karşılık kişinin ana-babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödeme zorunluluğu yoktur. Fakat vekâletleri olmadığı hâlde bu kişiler için ödeme yapsa geçerli olur. Şâfi mezhebine göre ise fıtır sadakası vermek “farz”dır ve bununla yükümlü olmak için nisap miktarı mala sahip olmak şart değildir. Buna göre temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığa sahip zengin-fakir her müslüman fitre ile yükümlüdür. Ayrıca varlıklı kimsenin müslüman olan eşi, çocukları, ana-babası ve diğer yakınları için de sadaka-i fıtır vermesi gerekir.

DUA

“Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum. (Müslim, Zikir, 72)