Bir gün bir genç, sıcak bir havada gideceği yere bir an önce varmak için atının üzerinde ilerlerken yaşlı bir adam, eli ile işaret ederek durdurur ve yanına gider. Ona;
“Oğlum ben yaşlıyım bineğim de yok, havada çok sıcak yürüyecek halim kalmadı izin ver de atına ben bineyim sen genç, sağlıklısın yaya yürüyebilirsin der.”
Genç: amcanın söylediklerine karşı “Tamam amca gel bin” diyerek attan iner. Yaşlı adam da ata yavaşça biner. Atı ürkütmek istemez. Başını yavaşça okşar, şefkat ile yaklaşır. Genç adam, yaptığı bu güzel davranıştan dolayı kendini iyi hisseder ve amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yayan yürür.
Yaşlı adam bir iki adımdan sonra atı yavaşça hızlandırır ve kaçmaya başlar. Meğer, amca yoldan geçen temiz yüzlü iyi insanları gözüne kestirince atlarını çalıyormuş.
Atının çalındığını gören genç adam çok şaşırır ve arkasından şöyle seslenir:
“Amca, sen benim atımı değil “ iyilik yapma huyumu” çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem.” demiş.
Öyle ya, mal bu belki bir gün yerine tekrar gelir ama; insanın içinde biten, çalınan veya yok edilen hiçbir (duygu, his, huy,) şey geri gelmez, gelse de asla eskisi gibi olmaz.
Bir insanın güzel bir huyunu çalmak;
Onun kalbini bozmak,
Vicdanını fesada uğratmak,
Kişinin güzel cevherlerle donatılmış kalbini alıp pisliğe bulamaktır.
Bu davranışlar aynı zamanda dünyaya fesat tohumları serpmek demektir. Elbette ki o tohumlar gün gelip filizlenecek, ağaç olacak ve zehirli meyvelerini verecektir.! Yani belki sen o zaman kazandın sanırsın ama o meyveleri torunların toplayacak bilesin.
Onun için kimsenin güvenini sarsmayın, ona leke sürmeyin. Yerine gelmesi en güç duygu, his, huy güvendir. Lütfen çalmayın!!!